14 Kasım 2009 Cumartesi

melekler







Melekler yeryüzüne indiğinde; içinde taşıdığın cam kırıkları yüreğinin ısısıyla erimeye başlar ve belki tekrar kuma dönüşür…
Ve bir rüzgar alıp gider o kumları… belki lodos, belki karayel…ve bir başka kıyıda çok uzakta yürüyen birine ulaşır…

Aslında seni beklerken hayatta ne kadar çok şeyi beklediğimizi düşündüm..bir insanın bir başkasıyla denk gelmesinin ne denli güç olduğunu, bunun aslında çok zor olduğunu; anlamanın, fark etmek kadar zor olduğunu düşündüm….
Belki, bunu, bizi açıklamanın bir yoludur, aşinalıkla anlamlandırmak eski bir tanıdık gibi hissetmek…

Sorumluluklar almayı sevmeyen bir ruhum var benim…ama gene de yanında bulunmak yalnızlığımı ruhumun kendi içine saklanmış yanlarını daha tedirgin olmaktan kurtarıyor..yanında tedirgin olmadan oturduğum nadir insanlardan birisin sen…

"arafta ıstırap içinde kalmayı tercih ediyorum" yazmışım geçen gün… geçen gün defterlerimi karıştırıyordum..okurken şu cümleyi buldum: Diyor ki Sabahattin Ali Sırça Köşk de; ...asıl bahtiyar, bir ömür boyunca hasretini çektiği şeye kavuşan değil, ona erişeceğini anladığı anda, saadetinin en yüksek noktasında bir "Ah!" diyerek düşüp ölebilendir.Yazdıklarıma denk gibi geldi bana...
Kolera günlerinde aşk’ta da öyle bir diyalog geliyor aklıma; “baban çok çapkın bir adamdı ama ölürken mutsuzdu..ona neden diye sorduğumda hayatım boyunca aşk için ölmeyi umdum ama bir yataktayım ve ölüyorum ama aşk için değil ölümüm…”
ya da Tezer Özlü -Yaşamın ucuna yolculuk da ; "...bırakılmışlığın tadı" diyor.ve yine başka bir cümlesin de "belirsizlikler arasında belirlemeye çalıştığımız yaşam gibi..." diyor.
Garip işte hayat ama bu gariplik içinde sizi tanımak, gözlerinize bakabilmek, konuşabilmek ve paylaşabilmek varılacak hiçbir yer olmayacak olsa da; güzel matmazel…iyi ki tanıyorum sizi…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder