14 Kasım 2009 Cumartesi

MAVİ BALİNALAR

Fındıklar vardır...umutla kırdığın..ama içi boş çıkan...senden önce fındık kurtları boşaltmıştır içini...bazen yazmak da böyle..kalem kağıt herşey yerli yerindeyken başını iki elinin arasına alırsın ve bir bakarsın ki yazamıyorsun... bir yanın yani kalbin yazmak ister içinde taşıyamadığını düşündüğün yükler vardır...ama olmaz...başını blender’a atarsın olmaz.. sonra meyve sıkacağı gelir aklına bir de orada beynini sıkmayı denersin ama gene olmaz...işte içi boş fındık kompleksi... hani derinlerde bir yerlerde kendine bir yeraltı ırmağı için yol bulan ve yavaş yavaş kaybolan göller gibi...Sahi bizim fındık kurtlarımız kimlerdir ya da nelerdir?... en güzel yastıklarda yatırdığımız başlarımızın içini kim kurutmaktadır?... çalışmak denen garip hiyerarşik düzen, sıradanlıklar, iş dediğimiz ve bizden bizi çalan şey yalnızca bunlar mı...bazen mutluluk da çalar kelimeleri... faili çok olan bir cinayettir yazamamak..öyle durumlarda oturup yazmayı neden beceremediğini yazmak bence en iyisi...tıpkı şimdi benim yaptığım gibi...Necip fazıl’ın dizesidir belki özü: “kustum , öz ağzımdan kafatasımı”... Ama en güzeli kağıda düşen kelimeleri bir daha hiç okumamak...ve bir yerlerde okunduğunu bilmek...ve anlaşıldığını da...iyi ki oralarda bir yerlerdesin okur...sen de bilirsin içi boş fındıkları, biliyorum....bu yazıyı yazdıktan sonra başıma iyi bir hediye vermek istiyorum: kaz tüyü yastık almak....pamuklara saramasamda kaz tüyü yastıklarda yatırmalı onu... bu yazı kaz tüyü almak isteyen birinin saçmalamaları diye de okunabilir...fındık hasatından fındık kurtları yüzünden yeterince verim alamamış bir çiftçi olarak da.... yitip giden gölün arkasından ağlayan bir balıkçı...ya da bir kentsoylu’nun sıkıntısı diye de...ama sen okur biliyorsun ki bunları yazan çocuk sadece senin için yazıyor....aradaki köprünün yitip gitmemesi için...kelimelerle kurulan köprüye yazıldı bu...diğer yakada, diğer adada, diğer kıtada, diğer gezegende, diğer galakside durana...belki bir otomobil almalıyım, belki de yümeyi öğrenmeliyim belki de koca bir transatlantik’e binmeliyim, ya da astronot olmalıyım, veya kendimi dondurup galaksinin birine doğru uzay gemisiyle yollatmalıyım... bunlar da insani ve çoğunluğun uygulayacağı çözümlerdir...ama ben kendimi bir mavi balina gibi hissetmeye devam edeceğim karşında...biliyorsundur mavi balina sadece mırıldadığında bile 16000 km. öteden duyulurmuş...işte bu benim mırıldanma şeklim ve bunu ancak dünyanın neresinde olursa olsun sadece başka bir mavi balina duyup anlayabilir...mırıldandım duyuyor musun beni mavi balina?Ve “kustum, öz ağzımdan kafatasımı” sessizce...evrene rahatsızlık vermeden, bunun için özür dileyen bir tabela asmadan...şimdi hamlet gibi elimde kafatasım...ve ben ona ne diyeceğimi bile bilmiyorum:...sen kendine baktığında ne söylersin...bunu ancak bir mavi balina bilir...yaşayan en büyük memeli... belki soru şudur şairin sorduğu şey...neden ben gezdirmeliyim ense kökünde kainatı? O yüzden susuyorum ben...küçük yalanlarına inasanların, duyarsızlaşıyorum küçük oyunlarına içime dönüyorum...yüzümde bir tebesssümle..biliyorum diye haykıran... kendini bir fındık gibi hissetmek nedir bilir mi sahiden bir mavi balina? Küçük insanların gürültülü bir biçimde dünyayı yok edişine bakıp da yüzmeye devam eder mi mavi balina? Ya da onların güzel kokmaları için parfüm olmak için öldürülmeye razı mıdır mavi balina?...ağlamadan sızlamadan onurluca ölmekdir belki en büyük ders... duyuyor musun hiç seslerini mavi balinaların...gezegende onlardan daha güçlü bir ses yok ve onlar sessizce ölüyorlar avlanıyorlar...insanların insanlarla insanların doğayla doğanın doğayla hesaplaşmasında kara deliklerce yutulan küçük gezegenlerin yıldızların hesaplaşmasında yargıç kim olacaktır? kara koyunun ak koyundan hakkını istediği zamanda mavi balinanın yaşama hakkını istediği zamanda insani bir adalete sığınılabilir mi...tanıdıklarını korumaya meyilli olana yani...aslında kısacık bir yazıydı bu... fındık kabuğunu doldurmayacak kadar ufak... belki hayat denen şeyden haklarımızı istediğimizde mavi bir balinadan avukatım olmasını isteyebilirim... ey mavi balina biliyorum duyuyorsun...senin için mırıldanıyorum... ve biliyorum sen de benim gibi kalbinde bir sızıyla yüzüyorsun...kalp ağrısını biliyorsun sen...Duyuyorsun biliyorum... gültekin 09.31 (06.08.2008)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder