13 Şubat 2012 Pazartesi

KADERE, TRENLERE VE DENİZE...




Kadere, trenlere ve denize…

“Aşk, merakla başlar. Sonra koku ve ısrar
  gelir arkasından. Kalplerdeki harita, yeniden
  şekillenir.”
Seyhan Erözçelik (Merak Kediyi Öldürür’den)

Hayat garip gerçekten, bu satırı okuyan herkesin bildiği üzere... Dün battaniyenin altına saklandım, çocukluğumdaki gibi... Dünyadan kopmak, dışarıyla bağını azaltmak kısacası inziva duygusu çekici bir duygu oldu benim için her daim... Battaniyenin veya yorganın altında başka bir dünya saklıdır.. Kardeşimle balkona konulmuş eski masanın altında inşa ettiğimiz ağaç olmayan evimiz gibi...

O gizli dünyadır Narnia’yı gardıroba saklayan... Alice'in tavşan deliğinden içeri girmesini sağlayan... Peter Pan’ın olmayan ülkesi de bu duygunun eseridir tıpkı Robinson  Crusoe gibi... Knut Hamsun'un Dünya Nimeti bir ailenin inzivalarını inşa edişlerini ve bunun yıkılışını anlatır.Ebu Zer o yüzden kedilerinin yanına döner...

Bir başkasının gözüyle kendini görmeye alışanlar için saçma bir masal anlattıklarım; en fazla bir münzevinin anıları gibi görülebilir... Öteki ile biçimlenmeyene sözlerim... Başkasının gözlerinden yansımasına değil, içindeki aynaya bakabilenlere…

Hayat garip işte... Ben sana geldiğimde tramvaylar ilk yolculuklarını yapmıştı şimdi trenler sessizce kayboluyorlar...

Kader hükmünü versin diye bekledin mi hiç? Bir idam mahkumunun son 24 saati nasıldır bilmiyorum ama kendimi kaderin buzdan denizinde sürüklenir bir halde buluyorum her sabah uyandığımda...

Arada güneş yüzünü gösterse de, erimesi güç etraftaki buzulların... İçimden bir ses çarpmalısın diyor buz dağına... Ama üzgünüm gemidekiler için, onların kederi tutuyor bu denizde beni...

Biliyorum trenler gidip gelmiyor kentler arasında artık... Biliyorum yakında taşrayı da terk edecek tren sesleri, banliyölerden gelmek biraz daha zor olacak kente...

Buz ve karın olduğu yerdeki o korkutucu sessizliği bilirim...Sanırım Allah'ı her üzdüğümüzde kendi seslerimizden onu duymaz olduğumuzda bir Sezai Karakoç mısrası gibi Allah kar olup yağar üstümüze...

Sıcak bir yerlerdeysen eğer dışarıdaki soğuğu farketmenin tek yolu burnunu cama değdirmekten geçiyor... Burnundaki soğuk bazen hiç geçmez ne yaparsan yap burnunun ucunda durur soğuk, ne kadar sıcak olursa olsun hayatın...

Her yerde küçük kar birikintileri var... Her yerde küçük kederler... Ruhum kuzey buz denizinde, kaderler ülkesinde... Elbette kar erir avuçlarımız boş kalmaz... Ama geçmişten kalan bir keder soğukluğu hep duracak burnumuzun ucunda ne kadar battaniyenin altında saklansan da...
                                    
  “Küsme huysuz sevgilim, bu alkışlar Jazz için, öncekiler şakaydı.”
                                                                                                       Ali Ayçil (Orta Sınıf’tan)