2 Eylül 2010 Perşembe


GUSGUDANALAR AÇINCA...








(SOLDAN SAĞA ; VARGEL ,YAYLA,VARGİT ÇİÇEKLERİ)


Gusgudana, vargit, güz çiğdemi, colchicum autumnale... birçok adı var onun... ama her eylül geldiğinde karadenizli yaylacılar biraz hüzünle vargitleri gözlemeye başlar... onlar açınca gitme vakti gelmiş demektir... Vargit'in tam tersi olan yazın habercisi Vargel'ler vardır bir de... bir çiçek açar insanlar yaylalara koşar bir çiçek açar insanlar kışlaklarına dönerler... çiçeklerin sadece çiçekçilerin elinde yaşadığı büyük şehirlere inat, zaman hala çiçeklerle ölçülür bazı coğrafyalarda...

Bizim Vargellerimiz açtığında o ne şenlikti değil mi? o ne heyecandı... konuşmak yaylada bulutların üstünden bakmak gibiydi... sesin bir dere şırıltısıydı... dokunmak sana, derenin içinde çimenlerle kendine bir göl inşa edip içindeki alabalıkları yakalamak için uğraşırken bir anlığına o alabalığa değmek gibiydi... en kötü, en anlayışsız anlarımız yaylaya inen sise benzerdi bir anlığına birbirimizi kaybederdik.. ama çobanlar gibi genede o beyaz yalnızlıkta ses verirdik birbimize...bilirdik sis rüzgarla kaybolacak... işte yaylaydı hayat bize geniş ve ferah.. kalbimiz çarpıntılıydı, gündüzlerimiz güneşliydi... yanaklarımız yayla çocukları gibi al aldı... burunlarımız güneş yanığı kırmızılı ve soyulmuş.... en büyük derdimiz buz gibi sularda elimizi kim daha uzun tutabilecektiden öteye geçmezdi...

Ve hiç ölmek bilmez kokusuyla yayla çiçekleri toplardım sana... sakla diye... gösterişsizdir yayla çiçekleri gül gibi alımlı değildir... ama ondan daha uzun ömürlüdür... ve kokusunu saklar içine demetinin... ama bir türlü kolonyasını yapamadılar... onu olduğu gibi saklaman gerek dağların özgürlüğüyle... seni seviyorum demenin binbir türlü ve hali var işte.. ama diyememenin de...

sonra eylül gelir... gusgudanalar zamanı.. vargit der çiçekler sana... kış kapıda demektir bu... o zaman tatlı bir telaş sarar insanı... koca bir kış geçecektir... derenin şırıltısı dağların heybeti içe çekilir... bir kış boyunca depo edilir ruhumuza... ve vargitlerin sözü dinlenir... gidilir.. işte her eylül gibi aşkın ruh halide değişiverir... en sevimli yanlar en sevimsiz yanlar oluverir... bazen katlanılmaz olunur... güneşli havalarda sevdiğim bu muydu dersin kendine... ama sevdiğin odur... sevginin de mevsimleri vardır o kadar uzunca eğer sevmeyi biliyorsan...

işte gusgudanalar açınca içimde böyle bir duygu uyanır benim... o zaman biraz sarsak, sakar ve belki koca bir aptal olurum ben.... ama bilirim ki sevgim sonsuza dek kalbimdedir... gusgudanalar açar gusgudanalar ölür... kardelenler açar.. kardelenler ölür... ve sonra tekrar vargeller açar...ömür dedikleri budur işte sevgilim.... bir yaz ve bir kış...ve arada kısacık baharlar...

bazen çekilmez olurum... yağmurlu havalarda azan romatizman olurum... ama o bile vazgeçilmez ya... yokluğu şüphe çeker... seni tanıdığım ilk bahardan beri seni sevmeye devam ediyorum son baharıma dek seveceğim de... bazen tek başıma dağlara çıkarım bazen dere boyu yürürüm sensiz.. ama içimde kocaman bir sen var... adımlarım o yüzden bebek gibi...

bu yazıyı okuyunca sakladığın yerden çıkar yayla çiçeğimizi...6 yıl olmuş bak... hala kokuyor... ve koalaya sarıl öp onu...o bizim herşeyimiz ne de olsa... ilk günkü gibi sevildiğini unutma sakın.. vargitler zamanı şimdi ama benim senin hayatından gitmeye hiç niyetim yok aşkım... vargeller açacak çok değil 8 ay sonra... şimdi uyuyalım birlikte....nefesim nefesine karışmış halde...