11 Ocak 2012 Çarşamba

SİS



SİS


Yeni bir yıl daha…

Elimizde tuttuğumuz herşeyi, ceplerimize sakladığımız, çantalarımıza gizlediğimiz her şeyi, sıkı sıkı tutuyoruz, birgün gelecek işimize yarayacaklar diye… ilkokul günlerinin fasulyeleri gibi…saymayı öğrendiğimiz fasulyeler… bir de abaküsler vardı elbette… abaküslerin her daim çıkardığı sesleri hesaplama yeteneklerinden daha çok sevmişimdir.. fasulyeleri de avucumda tutup bir tabağa boşaltmayı saymaktan daha heyecan verici bulmuşumdur… evet elimizde tutuyoruz her şeyi tutabildiğimiz her şeyi… bırakmak eksilmek gibi geliyor çoğu zaman…biriktirmek insanlık tarihinin özeti…

Aslında sigara içilmeyen evlerdeki kül tablaları gibi… annem her birinin altına güzel danteller koyardı…kültablaları da birer sanat eseriydi aslında…ama sigara içen kimse yoktu… ancak misketlerimizi koyardık kardeşimle bir de cebimizdeki bozuk paraları içlerine…

İçimizde de aklımızda ve yüreğimizde de nice kül tablası nice fasulye nice abaküs var…bildiklerimizin dışındaki tüm cümleler delice korkutuyor bizleri.. hepimiz itiraz ediyoruz…bağıra çağıra hayır diyoruz…tıpkı tartışma programlarında ki gibi herkes kendini dinliyor…

Sanırım vehimlerimizle karmaşık hayat yollarında kendimize adım atacak küçük alanlar ancak açabiliyoruz…bazen apaçık gerçeklere karşı direnmemizi atmamız gereken adımları atmamamızı buna bağlıyorum ben…

vehimli modern ruhlarımızdan payını alıyor aşk da…öğretilmiş şablonların dışına çıkan her şey delice ürkütüyor ve kaçmamıza sebebiyet veriyor… canbaz olmayı kaç kişi ister canbazı seyretmek varken…

birileri bize hayat budur aşk budur diyorlar ve biz onları takip ediyoruz… birileri bize kül tablaları satıyor…ve sormuyorlar sigara içer misiniz diye? Birkaç kırık dökük anı birkaç aşkımsı ilişki ve uydurulmuş işlerimizle bize bahşedilen rollerin altında ezilip kalıyoruz…her ölünün sıkı sıkı tuttuğu avuıçlarını açabilecek gücümüz olsaydı içinden birkaç kumaş parçası, birkaç misketten başka ne çıkardı ki?

Başkaları için yaşıyoruz, musalla taşında iyi bilirdik desinler diye…

Dışarıda fırtına var… bir kaç gün önce ise sis…

Dünya bugüne değin beş tane buzul çağı yaşamış… bir altıncısı bin yıl içinde beklenmekte… soğuk neden sıcaktan daha özgürleştirici?…

Sanırım beyaz örtüyor her şeyi karanlığın yutamadığı ışığı bile örtüyor…siste kaybolan şeyler oluyor her yılın bizden çaldıkları gibi… emekler sözcükler yakınlıklar tanışıklıklar birer birer siste yitiyor…

Tek bir soru kalıyor geriye sisin yuttuğu onlar mı ben miyim?