16 Ağustos 2011 Salı

YAVRU KEDİLER, SÜPER KAHRAMANLAR VE AYDEDE...






Dün elindeki şekerlemeyi görünce ben de bir tane alayım dedim: çeşit çok olunca düşündüm

elbette, sonra karar verdim çileklisine... sen de çilekli seçmişsin sonra farkettim...bu yazı bizi birleştiren çilekli tofitaya adanmıştır...

Hayat tüm aptalca abuklamalarıyla devam ederken karşına bir yavru kedi çıkıverir... birden durursun...yavru kedinin tek başınalığı dert olur içine..acaba yola mı çıkar, diğer hayvan /insan zarar mı verir? sorular vicdanından yuvarlanıverir... bırakamazsın.. doğa kanunu canım ne olacak ki diyemezsin... korunaklı bir yerlere taşımak istersin... ve taşırsın... süt alırsın... kap yoktur, bir çukura doldurursun.. sonra gitmek onu bırakmak zorunda kalırsın giderken dönüp arkana bakarsın sütü içtiğini görünce mutlu olursun... ama onu bırakmak zor gelir... kalbin sanki orada kalır...dua edersin bir zarar görmesin diye...


bu sıralar karşıma çıkan 3. yavru kediydi o benim... ilki hastane önündeydi kalabalık içinde... yardım edenler vardı ama ezilme tehlikesi de yüksekti... onun için çok korktum ama yapabilecek bir şeyim yoktu... bayağı bir meşgul etti akıbeti onun benim yüreğimi.. şimdi nerede nasıl bilmiyorum.. umarım iyidir...

ikincisi mahallede yol kenarında gene bir evin önündeydi.. ama başında çocuklar vardı...ona iyi bakarlar diye umuyorum.. ama kaç gündür onu göremiyorum...umarım iyidir...

üçüncüsünü zaten anlattım şimdi onu merak ediyorum hali keyfi nasıldır... annesizlik, tehlikeli gece... umarım iyidir...

sonra akşam eve gelince dediler ki benim kediyi naçizane kurtarma operasyonum sırasında, tam o anda başka bir yerde başka bir kediye sen de küçücük ellerinle mama vermişsin... süt içirmişsin..

bizi birleştiren yalnızca çilekli tofita değilmiş işte kediler de varlar...

böyle zamanlarda süper kahraman olmanın zorluğu adlı komplekse kapılıyorum ben.. eğer bir

süper kahraman olsaydım vicdanım uyutmazdı beni sanırım... sürekli yardım etmekle paralardım kendimi... düşünsenize herşeyi duyan superman nasıl rahatça uyur ki? ilk işim dünyanın tüm kedilerini kurtarmak olurdu... Amelie'nin açılış sahnesinde çatıdan bütün bir şehri seyrettikleri sahne geliyor aklıma; herşeyi duymak veya hissetmek farkında olmak cehennemi bir duygu... cehalet aslında bir korunak... ama biliyorum ki süper kahramanlarda yorulunca inzivaya çekilirler.. spawn bunu katedralin tepesinde yapar, superman antartikadaki buzdan kalesinde, spiderman May yengenin evindeki odasında... ya biz sıradan faniler nerede soğuturuz yetememenin acısını...



evet, sabaha karşı bunu düşündüm... ama biliyorum ben nerede huzuru bulduğumu... senle aydedeye bakan pencerenin önüne her gelişimizde sen beni herhangi bir işin ortasında kaldırıp "aydede, aydede, aydede..." diye milyonlarca kez söyleyerek çağırdığında benim mutluluk anım da gelmiş oluyor... tüm günü o an için geçiriyorum artık... birlikte yatağa uzanıyoruz kalbimin üstüne kafanı yaslıyorsun ve aydedeye bakıyoruz... sen mutlusun, ben de...sen mırıldanmaya devam ediyorsun: "ay de de , aydede, ay de de, aydede," sonra bir öpücük yolluyorsun gökyüzüne ve yanağıma da konduruyorsun dudaklarını ... el sallıyorsun ay'a... ve ben şükrediyorum ay ışığında... iyi ki yanımdasın diye... çilekli tofita, süper kahramanlar ve aydede birbir aklımdan geçiyor... ve geriye herşeyden sonra kalan kalbimdeki sevgin oluyor...