14 Kasım 2009 Cumartesi

don kişot 2

“başlayan her şey biter” Seneca

Her şey gelip yazmaya mı düğümlenir bilmiyorum…yazıyla başlayan şeylerde sanırım yazıyla sonlandırılabilir.. ama hala aramızda duruyor kelimeler…onlara tüm kapılar hala açık..

Anais Nin; Henry ile June’un son satırlarında “yazdığı için” yazar olduğu için ona söylenen bir cümleden söz eder: “Herkes bu hevesimin geçeceğini söylüyordu. Havana’da teyzem, bunun gözlerimi bozacağını, erkeklerin benden kaçmasına yol açacağını söylüyordu.”

Erkekleri kaçıran bu eylem; yazmak…don kişot olarak yazdığım ilk mektubun üstünden oldukça uzun bir zaman geçti…sanırım sadece anais nin’in teyzesi değil benimde içinde olduğum daha doğrusu olmayı umduğum şövalyelik camiasında da kınanan bir eylem yazmak..yaşamak varken neden yazsın ki insan?…

Ama yazmak bazen aslında ölü bir ağacı dirilten su damlası gibi diriltiverir ölmekte olan hayatlarımızı da…tek bir kelimeyle dirilir her şey.. çok yolculuk ettim ben…gereksiz kavgalar yaptım çoğu zaman; bir iki fıçıyı canavar sandım kılıcımla delik deşik ettim yerlere dökülen şarabını gören hancıdan dayak yedim…ya da yeldeğirmenleri..benim adım geçince ince bir tebessümle anılan kavgam..ama ben hala onların bir büyücünün oyunu olduğunu iddia ediyorum..herkes tersini düşünüyorsa da ben buna inanıyorum..sanırım herkesin inandıklarına inanmamak lazım… işte o zaman adınız yaratıcı asilzade don kişot oluyor…

Don kişot olmak ya da olmamak bir tercih sanırım… ya da kader o kadar büyük ve güçlü ki bize seçtiğimizi sandırıyor yollarımızı… önce hayaller işgal eder seni…sonra inanırsın o hayallere…ve sonra o hayallerin ki artık senin gerçeğin olmuştur peşinden gidersin…ve bir sergüzeşte teslim olursun…don kişot olmak demek bu demek…şövalyelerin çoktan öldüğü bir çağda don kişot olmanın ironisini taşımak…

size yazmak için çok bekledim..yazmalı mıyım bilemedim…yazmak yakınlaştırıyor ve aynı zamanda uzak olmak gerektiğini de hatırlatıyor…mektuplar o yüzden güzel sanırım..gözden ırak olanın da unutulmadığını gösterebildiği için sanırım…yorgunuz hepimiz doğarken mi getiriyoruz yanımızda bunu yoksa hayatla tanıştıkça mı kazandığımız bir eklenti bilmiyorum ama yorgunuz onu biliyorum…

yüreğim evime döndüğümde yorgun ve yaralı…derin bir acıyla doluyor…gezdiğim toprakları özlüyorum..dulcinea evdeyken daha uzak bana…ki aslında daha yakındayken…biliyorum ki..yakınlık denen şey kalpte gizli…bu ince sızı çok incitiyor beni..derinlerde bir yerde arp çalıyor biliyorum…ve her notaya dokunuşta ben biraz daha yaşlı bir adam oluyorum…bu nasıl bir şarkı ey okur bilmiyorum… ama biliyorum ki her dönüşte ben biraz daha hazan yüzlü bir adam oluyorum… sonbahar gözlerime yerleşiyor iyice… bir gün benimle yürümek sana dökülmüş yaprakların üstünde yürümeyi anımsatacak…bahar giderek uzaklaşıyor içimden…belki de anais nin’in teyzesi haklıdır… yazmamalı insan; kadın ya da erkek…

şövalyeniz don kişot…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder