14 Kasım 2009 Cumartesi

KÖSTEBEK

KÖSTEBEK

-özel olana-

“bana alabileceğimiz biçimlerden söz etme sakın, bir çiy damlası getir nilüfer yaprağında” lale müldür (aklımda kaldığı kadarıylaJ

Bir tünel kazıyorum ben… kelimelerle eşeleyerek, kazıyarak bir tünel kazıyorum…ve farkındasın sende biliyorum hayat dediğimiz şeyin ya da ondan bize düşen alanın aslında ne kadar dar ve karanlık olduğunun…yıldızları görebiliyor musun mesela? En son ne zaman şöyle bir temiz hava çektin ciğerlerine?…karanlık ve alacalı bir dünya burası…ve bize bu dünyada madenciler gibi çalışmak düştü…öyle ki yeryüzüne bir daha çıkmanın yasak olduğu bir yer burası.. işte o yüzden de insanlar artık kalplerinden çok elleriyle görür oldu.. tenleriyle fark eder oldular... çünkü bunca karanlıkta ancak en yakınındakine uzanır ellerin… ve dokunabildiğinin varlığına inanabilirsin… hırslarımızla arzularımızla yarattığımız dünya burası ve burası insanların dünyası ahir zaman rüzgarlarının estiği…

Ve ben bir köstebek gibi tüneller kazdım…. Gökyüzüne…rüyalara…sana…yıldızlara..güneşe…hepsi kelimelerle kurulu tüneller… okyanusa atılan şişeye benzetiyorum yazdıklarımı… okurunu aslında tanımadığım ama bir biçimde karanlığın ve aslında nefes alamadığımızın farkında olan bir okurun okuması için…o şişeyi bulup denize atmak ya da o kelimelerin peşinden gitmek en azından bir şişeye de kelimelerini koyup atmak en azından yazarak .oktan bir dünyada yaşadığını haykırabilmek… o yüzden yüzlerce kişi okumuştur yazdıklarını o şişedeki…ama kaçı bilmiştir kaçı gelebilmiştir ada’ma?…. sayılar çağında sayılar önemli biliyorum… ama hala nitelik önemli işte…ki o karanlıktan o yapış yapış dünyadan mutlu o kadar insan varken..kelimelerle girilen çabalar aslında komik de kalmıyor mu?... işte o yüzden bir yüzüm yok burada…ve o yüzden bir kimliğimde…

Hala kelimelerle kendine yollar arayan, yıldızları özleyen aslında hiç de öyle çok insan yok…her şeyin ayağa düştüğü bir çağda elbette kelimelerde büyülerini kaybettiler… tılsım yok artık… tılsımlı sözlerde…kapılar açan açıl susam açıl dediğinde kavuşulan hazineler yok artık…

Bu satırları yazan çocuk kaybettiklerimizin çok ama çok farkında olarak yazıyor…ama bambaşka bir okyanusta bambaşka bir adada yalnızlıkla kuşatılmış senin verdiğin ses gibi sesler çok az…ve ben o seslerden ne kadar çok bulursam o kadar mutlu oluyorum…belki de şişedeki mektubuma böyle de cevap verilebilir…

“ahhh yavrummmm hiiii ii diilsin sennnnn:)yazıkkkkkkkkkk... sen yalnız ve resme bile sulanabilen bi zavallısınnnnn üzüldüm bak şimdii kopyalanmıyomu kopyala her su içetiğinde bakarsın resme:) “

Bu benim açıl susam açıl’ıma bir cevapJ bana seni getiren kelimeler…onda böyle bir tepki yaratıyor:)..aslında hüzünlü belki de… ya da belki de hikaye budur yaz’ılmalar diyarında yazma’nın acısı…kelimelerimi okumuş çok kişi var…ve çok kişi daha olacaktır da…

İnsan her şeye cevap vermeye çalışınca hep bir şeyleri unutur belki de en önemli soruyu ve cevabı… paylaştığım her kelimem sadece sana özeldir…aynı şeylerin aynı kelimelerin bambaşka tepkilere yol açtığını bizzat yaşayan biri olarak bunun böyle olduğunu bilmeni istedim…

Viva la vida yaşasın hayat demek… sanırım önce frida kahlo bir resminde kullanmış bunu.. sonra ricky martin bir şarkısında…ve elbette coldplay son albümlerinde…hangi hayat sence yaşaması gereken…

Bir tünel kazıyorum ben… kelimelerle eşeleyerek, kazıyarak bir tünel kazıyorum…ve bu tünelin nereye varacağını bilmiyorum ama güneşe yıldızlara varsın diye yazılıyor her kelime… ve o yolda karşılaştığım için seninle….şimdi daha umutluyum hayattan…viva la vida… gültekin

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder