25 Nisan 2012 Çarşamba

"AYRILSAK DA BERABERİZ"

(Eski defterlerden)




"İki büyük ruh, aşk ya da dostlukla birbirine bağlanınca, bu iki dostun ya da sevgilinin, dönüp dönüp birbirine bağlanmasına insanlar sebep olur"
                                                                     (Le Cousin Pons'dan - Honore de Balzac)

Yazmak istemiyordum sana ama bir biçimde dönüp dolaşıp sana geliyorum... bak yine yazıyorum...
Sen her ne kadar uyumadığını iddia etsende, uyudun... ve ben seni seyrettim... Hayata karşı ayakta kalmak için takındığın tüm tavırlar, çizgiler, maskeler kaybolmuştu yüzünde... Seni ilk kez sen olarak gözlerimle gördüm... ve derin bir acıyla sırtımı döndüm... Bir Haydar Ergülen mısrası yakaladı o anda beni:

"gözlerimizi uzaklıklar değil ki yalnız
 göze alamadığımız yakınlıklar da acıtır."

uzun zamandır aramızdaki mesafeleri hesaplıyorum...matematik bir ifadeyle aramıza giren mesafeler var... ama benim anlattığım mesafe üç boyutlu dünyamızın da, cebirin de , geometrinin de ötesinde... belki bir yıldızın başka bir yıldıza uzaklığı veya bir galaksinin başka bir galaksiye olan uzaklığı  anlatabilir bu mesafeyi..

bu kadar uzakken, 10'un sağ üstüne yazılan küçük sayılarla ifade edilecek kadar uzakken, yokoluşumu bile milyarlarca yıl sonra farkedebilecek olan sana; neden yazıyorum?...

inan ki bilmiyorum...

şimdi sen benim yine "gitme"ye dair yazdığımı düşüneceksin... sadece neden bir araya gelemediğimizi ve neden birbirimizden kopamadığımızı anlama çabası bu yazı....

"başından beri yapmak istediğin tek şey buydu. gitmek! gelmeyi çok sonra istedin. bir adım geldin ama gitmek hep on adım önde oldu. ne diyebilirim ki... seni anladım"

böyle yazmıştın aramızdaki mesafeleri... bana bağladın herşeyi!

ben bildim sadece iki yıldızın bir araya gelemeyeceğini...iki galaksi bir araya gelemez...evet, çarpışırlar..ve yok olurlar... ben çarpışmaktan korktum...ve aşkınla bir göktaşına dönüştüm...Gelip sende kaybolmak istedim, ama sen beni tanımadın... şimdi evrende yapayalnız, dolanıyorum... ve ışığına bakıyorum...

Aşkın hüsn'e ulaşabilmesi için kimya gerek diyen Şeyh Galib'e bir ek, bu yazı: kimyanın yanına fizik ekleyen.... maddenin temelindeki eksik parçaları arıyor bilim adamları; Graviton ve Higgs bozonu... biri yerçekiminden diğeri kütleden sorumlu... aşk neden yerçekimini etkiler neden hafiflersin anla diye anlatıyorum bunları...sana mı kendime mi bilmesemde....anlattığım... evrenin yüzde 4'ü bildiğimiz maddelerden ibaret gerisi karanlık maddde... bizim ilişkimizin bilinen yanları hep daha az oldu... o yüzden evrene benziyoruz biz de...onun kadar merak uyandırıcı ve anlaşılması güç...

Tek bildiğim; bunca bilimsel ukalalığın arasında tek güvendiğim teori, süpersimetri (sussy) teorisi... her bilinen parçacığın bir benzeş (yansıması) parçası olduğunu ileri süren teori... aşkın teorisi gibi...

Süpersimetri'm; sen hep şefkatli oldun bana... yüreğimi yaralayacak kadar şefkatliydin... ve ben hiç olmadığım kadar hırçın...

" İki insan ayrılırken, şefkatli konuşan taraf aşık olmayan taraftır." (Marcel Proust)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder