KAR...
Önce dalları kıran bir rüzgar, sonra bir adım ilerisini görmeni engelleyen toz fırtınası ve sonra...
3 ekimdi tekrar karla tanışmamızın tarihi... Gerçi üstümüze yağmadı ama ağrı dağında karın sınırları oldukça genişledi.. bize düşen soğuyuydu. Sarısu'dan alacağım teskereyi, neredeyse kesinleşti artık.. Dünyaya dair herşeyi bir sandıkta biriktirmişim de şimdi o sandığın kapağını açmak üzereymişim gibi hissediyorum.. ve gerçekten insan bilmediği şeylerden çekiniyor.. atarsa 22 dediğim bugün 22 gün sonrasını düşünüyorum ama düşünmekten korkuyorum.. işte şimdi askerim galiba... kader denilen şeyin en güzel yanı da bu herhalde çok fazla düşünmen gerekmiyor.. yani nasibinde ne varsa o çıkar kaşığına (barış manço'halil ibrahim sofrası) ben değiştim mi onu bile bilmiyorum... ki diğer insanlara dair neler diyebilirim.. 3 kasım.. sadece benim için anlamı olan bir tarih değil artık, bütün ülke durmuş aynı şafağı sayıyorsa benim saydığımın ne kadar önemi olabilir ki.. evet tüm Türkiye ve ben sandıktan çıkacak olanı bekliyoruz.. en azından benim sandıkta güzel şeyler de var biliyorum ama diğeri... sonra da savaş var kapıda.. buralar o nedenle çok ama çok hareketli.. tatbikat üstüne tatbikat yapılıyor.. kaydırılan birlikler bile var.. ve sonbaharın ortalarını yaşayan bir şehre ineceğim.. uçaktan baktığımda yağmur olsun, yerler ıslak olsun.. yollar da çamur olsun.. loş bir karanlık olsun.. dilerim böyle bir günde inerim o şehre.. yoksa güzelliğin karşısında çarpılmaktan korkuyorum ey şehr-i istanbul.. en kötü makyajınla çık karşıma... ilk başlarda (atarsa 150 dediğim zamanlar) anlattığım fiziksel değişikliklerin çoğunu tekrar eski haline getirmeyi başardım.. karakolun sporsuz eğitimsiz ortamı ve bizim laz asteğmenin yağlı pideleri sağolsun.. ama aynadaki ben ben değilim ve şu an bu yazıyı okuyanların hiçbiri ama hiçbiri bildiğim gibi değil... yani kilo verilip alınabiliyormuş insanın rengi bir kararıp bir açılabiliyormuş.. ruhlarımız galiba kaybettiğimiz... hayata güçlü bir ışıkla başlayıp ışığın sönmesiyle bitiyoruz hepimiz.. ve her geçen gün o ışık biraz daha azalıyor.. kısacası askerlik bitiyormuş.. ama asıl askerlik bekliyor gibi...bu yazının başlarını bunalım biri, orta kısımlarını bir şair, son kısımlarını hintli bir düşünür, yazmadı arkadaşlar..umarım bunları
düşünmemişsinizdir.. sadece bir piyadenin anlık düşünceleridir bunlar.. hala bit bulaşmadı o yüzden sadece piyade... sağlıcakla kalın.. bu arada hastaya acil şifalar diliyorum..kendine daha doğrusu kendinize iyi bakın.. bir de şimdi ben ona ne hediye getirmeliyim? kız mı oğlan mı bilmiyoz ki? ararat (ağrı dağı) sizlere en içten duygularını sunar..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder