"Edebiyat, peşindeki iri gri kurtla bir çocuğun Taş Devri vadisinden 'Kurt, kurt!' çığlıklarıyla koşarak geldiği gün doğmadı; edebiyat, bir çocuğun 'Kurt, kurt!' çığlıklarıyla peşinde kurt olmadan koşup geldiği gün doğdu." Vladamir Nabokov
29 Aralık 2013 Pazar
28 Aralık 2013 Cumartesi
SİZİN GEZEGENDE YENİ YIL NE ZAMAN?
“Hayalgücü, gerçekliğe karşı verilen
savaştaki tek silahtır.” Jules de Gautier
Size sadece önemli
günlerde yazan biri gibi görünüyor olmam muhtemel… Aslında sıradan günlerde de
yazarım. Bunu bir gün ispatlamak isterim ama o gün bugün değil çünkü gene bizim
gezegen için önemli bir anın arifesindeyiz. Yeni yılın…
Bizim gezegen 365
gün 6 saatte etrafında döndüğü yıldızın çevresindeki turunu tamamlıyor. Sizin
gezegende bir yıl ne kadar sürüyor bilmiyorum ama yıldızına ne kadar yakınsa
gezegen o kadar hızlı geçer yıllar ne kadar uzaksa o kadar yavaş geçer yıllar
derler…
Keşke insan
düşüncelerini anında yazıya geçiren bir alet icad edilse artık, böylece
düşündüklerimizi sıcağı sıcağına paylaşabiliriz. Hatırlamak ve unutmak denen o
iki şeyden kurtulmuş da oluruz… Tek sorun düşündüğümüz her şeye yapılacak
atıflarda çıkabilir. Sen bana 4 yıl 3 ay önce saat 01:32’de şunu söylemiştin
ama diye başlayan onlarca cümle bizi beklerdi o kesin… Bir de gerçekliği eğip
bükebilme hakkımızın elimizden alınması nedeniyle çok garip bir gezegen olurdu
burası… Ne de olsa nice insanlar var; bir kara deliğin ışığı yuttuğu gibi veya
prizmanın ışığı kırdığı gibi -kişiliğine göre siz seçin – gerçekliği kırıp yutabiliyor.
Aslında bu yazı bir
bilimsel makale veya fütüristik bir metin görünümünde ilerlese de sadece başka
bir gezegenden tanıdığım tek kişiye yazılıyor. Otostopçunun Galaksi Rehberi’nin
kitabı kadar harika olma sözü veremem bu mektubun, ama o iğrenç filminden daha iyi olacağını garanti edebilirim.
Sizin gezegen ile
ilgili bir çok şeyi bilmediğimi fark ettim. Tek misiniz yoksa bizim gibi 6
milyar tane daha benzeriniz mi var? İnsanı ancak en yakını öldürebilir diyen
şair aklıma gelmeden sordum bunu… Enis Batur geçenlerde sigara ile ilişkisini
anlatırken “ağır ağır intihar etmeyi sürdürecek kadar zayıf iradeli biriyim”
diyordu; birçoğumuz için geçerli bu, en sevdiğimiz şeyler genellikle bizi yavaş
yavaş öldüren şeyler… Sizin oralarda tütün yoktur değil mi?
“Bırak onların
olsun
gizemi
dokunaklı kelimelerin
ve
yitik aşkın
sevdası”
diyen Amerikalı
şair Maya Agelou onunla aynı zamanı ve mekanı paylaşan türdeşlerine
sesleniyordu. Bizim gezegen tüm kalabalıklığına rağmen kendi içinde taşıdığı
yalnızlıklarıyla ünlüdür. Çoğunlukla birbirimizi pek umursamayız. Gerçi
gözlemlerinizle artık bizi bizim kadar tanıyor olmalısınız. Gelişlerinizin
azalmasından anlamamız gereken bir sonuç bu belki de…
Bu konuda Lawrence
Durrell’ın Justine’deki sözleri gelir aklıma hep; erkekler için yazar şunları
söyler: “Her erkek çamur ve iblis karışımıdır, hiçbir kadın bunların her
ikisini de doyuramaz.”
Kadınları ise şöyle
tarif eder: “Bir kadınla üç şey yapabilirsin: Ya onu seversin, ya onun için acı
çekersin ya da onu yazarsın.”
Birleşmeler,
ayrılmalar ve çoğalma üstünden yürüyen bir organizasyon… Etrafını şiirle,
hukukla ve dedikoduyla sarmaladığımız ilişkiler…
Bizim gezegen uzun
zamandır dönüyor güneşin etrafında… İnsanlık da upuzun bir zamandır dünya ile
birlikte dönüyor… Arada sırada başka gezegenlerden konukları oluyor insanın… O
konuklarla sadece dünyayı değil milyarlarca sayıdaki diğer gök cisimlerini
konuşmak bile sizi aydan dünyayı seyreden bir astronot gibi hissettiriyor.
Gravity’i henüz izlemediğim için bu cümleyi rahatça kurabildim.
Evet başka bir
gezegenden biriyle konuşmak teleskobunuzdan bir kuyruklu yıldız görmek kadar
heyecan verici… Yeni bir yıl geliyor sizin yıldızınızla gezegeninizin durumunu
bilmiyorum ama size mutlu bir yıl diliyorum… Belki hep aynı yıldasınızdır gene
de insan sevdiği birinden güzel kelimeler duyduğunda yeni bir yıl başlamış
kadar mutlu oluyor…
Bir günü bir gününe
benzeyenin zararda olduğuna olan inancımla yazıyorum monotonluklar diyarından
size, sevgiyle kalın…
İskenderiye’yi
karşısında gören Hazreti Ömer’in komutanı Amr İbnül-As şöyle demiş fethettiği
kent için: “Sanki cennet yeryüzüne inmiş de, ben ikisinin arasında kalmışım,
bir iğne deliğinden soluk almaya çalışıyorum”
Fethin yolu
fethedilmekten geçiyor, anladım…
"Her sıradan kitabın içinde bir yere, gerçekte bütün geri kalanının onlar için yazıldığı beş ya da altı kelime gömülmüştür." G. K. Chesterton
Umarım okuduğunuza değmiştir.
Mutlu yıllar…
14 Aralık 2013 Cumartesi
Okumak Üstüne...
"Barthes okumayı üçe ayırır: Kelimelerin verdiği zevkte duran okuma, son için acele eden ve "beklentiden bayılan" okuma ve yazma arzusunu besleyen okuma: Okumanın erotik, avcı ve başlatıcı biçimleri. Rüyalarda, savaşta, otodidaktizm vesairede ötekiler de vardır"
Michel de Certeau (Günlük Hayat Pratiği)
Etiketler:
BETTE DAVIS,
GRACE KELLY,
MARILYN MONROE,
MARLON BRANDO,
Michel de Certeau,
reading,
Roland Barthes
7 Aralık 2013 Cumartesi
Kırılgandır Verilen Sözler
Sözler verme bana,
Böylece söz vermem ben de:
İkimiz de özgür kalırız öyle ya,
Asla aldatmadan, asla bağlı kalmadan diğerine:
Varsın atılmadan kalsın zar avucumuzda,
İstediğinde gelirsin, gidersin istediğinde:
Nerden bilebilirim senin geçmişini,
Ya sen benim geçmişimi nerden bilesin?
Sıcak olan sen, kim bilir belki de daha sıcaktın
Bir zamanlar bir başkasına:
Soğuk olan ben belki de bir ara güneş ışığını
Görmüşümdür, hissetmişimdir iliklierimde:
Kim gösterecek bize tüm bunların
Çok ama çok önce olduğunu?
Görüntü silinir gider camdan
Ve yarım kalır bakılan fal.
Eğer söz versen, kahrolursun belki de
Yeniden kaybettiğin özgürlüğünden:
Ben söz versem, eminim
Kıvranırım kırmak için o prangayı.
Bir zamanlardaki gibi arkadaş olalım,
Ne fazla, ne de eksik ama:
Niceleri rahat eder aza kanaat getirerek
Aşırılıktan mahvolmaktansa.
Christina Rossetti (Cin Pazarı Ve Seçilmiş Şiirler / YKY / Çev: Fahri Öz)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)