Kadere, trenlere ve denize…
“Aşk, merakla başlar. Sonra koku
ve ısrar
gelir arkasından. Kalplerdeki harita, yeniden
şekillenir.”
Seyhan Erözçelik (Merak Kediyi Öldürür’den)
Hayat
garip gerçekten, bu satırı okuyan herkesin bildiği üzere... Dün battaniyenin
altına saklandım, çocukluğumdaki gibi... Dünyadan kopmak, dışarıyla bağını
azaltmak kısacası inziva duygusu çekici bir duygu oldu benim için her daim... Battaniyenin
veya yorganın altında başka bir dünya saklıdır.. Kardeşimle balkona konulmuş
eski masanın altında inşa ettiğimiz ağaç olmayan evimiz gibi...
O gizli
dünyadır Narnia’yı gardıroba saklayan... Alice'in tavşan deliğinden içeri
girmesini sağlayan... Peter Pan’ın olmayan ülkesi de bu duygunun eseridir tıpkı
Robinson Crusoe gibi... Knut Hamsun'un
Dünya Nimeti bir ailenin inzivalarını inşa edişlerini ve bunun yıkılışını
anlatır.Ebu Zer o yüzden kedilerinin yanına döner...
Bir
başkasının gözüyle kendini görmeye alışanlar için saçma bir masal
anlattıklarım; en fazla bir münzevinin anıları gibi görülebilir... Öteki ile
biçimlenmeyene sözlerim... Başkasının gözlerinden yansımasına değil, içindeki
aynaya bakabilenlere…
Hayat
garip işte... Ben sana geldiğimde tramvaylar ilk yolculuklarını yapmıştı şimdi
trenler sessizce kayboluyorlar...
Kader
hükmünü versin diye bekledin mi hiç? Bir idam mahkumunun son 24 saati nasıldır
bilmiyorum ama kendimi kaderin buzdan denizinde sürüklenir bir halde buluyorum
her sabah uyandığımda...
Arada
güneş yüzünü gösterse de, erimesi güç etraftaki buzulların... İçimden bir ses
çarpmalısın diyor buz dağına... Ama üzgünüm gemidekiler için, onların kederi
tutuyor bu denizde beni...
Biliyorum
trenler gidip gelmiyor kentler arasında artık... Biliyorum yakında taşrayı da
terk edecek tren sesleri, banliyölerden gelmek biraz daha zor olacak kente...
Buz ve
karın olduğu yerdeki o korkutucu sessizliği bilirim...Sanırım Allah'ı her
üzdüğümüzde kendi seslerimizden onu duymaz olduğumuzda bir Sezai Karakoç
mısrası gibi Allah kar olup yağar üstümüze...
Sıcak
bir yerlerdeysen eğer dışarıdaki soğuğu farketmenin tek yolu burnunu cama
değdirmekten geçiyor... Burnundaki soğuk bazen hiç geçmez ne yaparsan yap
burnunun ucunda durur soğuk, ne kadar sıcak olursa olsun hayatın...
Her
yerde küçük kar birikintileri var... Her yerde küçük kederler... Ruhum kuzey
buz denizinde, kaderler ülkesinde... Elbette kar erir avuçlarımız boş kalmaz...
Ama geçmişten kalan bir keder soğukluğu hep duracak burnumuzun ucunda ne kadar
battaniyenin altında saklansan da...
“Küsme huysuz sevgilim, bu alkışlar Jazz
için, öncekiler şakaydı.”
Ali Ayçil (Orta Sınıf’tan)